30 Eylül 2016 Cuma

Astral Seyahat Nedir, Nasıl Yapılır, Gerçek Midir?

by
Astral Seyahat Nedir?

Aynı anda birden fazla yerde bulunabilme, engel tanımadan gezinebilme, normalde gidemeyeceği yerlere hızlı bir şekilde gidebilecek olma düşünceleri insanları cezbeder. Astral seyahat bu yüzden insanlar için merak konusu olmuş hususlardan biridir. Astral seyahat en basit tanımla ruhun bedenden bir süreliğine ayrılıp farklı yerlere gidebilmesidir.

Astral seyahat uyku sırasında gerçekleşir ve 5 dakika ile 2 saat arası zaman süreçlerinde olur. Belli teknikler altında yapılabilecek olan astral seyahatte ruhun bedeni terk etmesi sırasında bilinç açıktır. Bu süreçte duvarlar, mesafeler önemsiz kalır ve insan istediği yere çok hızlı bir şekilde gidebilir. Burada gezinebilir, bedenin bulunduğu zaman boyutunda farklı yerlerde yaşanan olayları gözleyebilir, bilgi edinebilir. Astral seyahat yapanlar tarafından anlatılanlara göre süreç kabaca bu şekilde işler.


Astral Seyahat Nasıl Yapılır?

Astral seyahatin uyku sırasında gerçekleştiğini söylemiştim. Stres dolu bir günün sonundaki uykuda veya oldukça gevşek bir uyku esnasında gerçekleşir. Astral seyahatin en büyük düşmanının korku olduğu söylenir. Ruh bedenden ayrılırken kalp atışları ve heyecan yükselir. Ruh bazı insanlarda geride kalan bedenini gördüğü zaman korkar ve seyahat gerçekleştirilemeden uyanır. Aynı şekilde uçma, duvarın içinden geçme gibi durumlarda da alışkın olmayan insanlar korkuya veya heyecana kapılarak uyanır.

Astral seyahat yapmak için öncelikle rahat bir ortam gerekiyor. İnsan rahatsız edilmeyeceğinden emin olduğu bir odada ve yatakta, kendisi için en rahat pozisyonu bularak sırt üstü uzanmalıdır. Kişi pozisyonunu bulduktan sonra meditasyon durumuna geçmeli, belli bir şeye odaklanmalı ve onun sıradışı değişimlerini zihninden geçirmeli. Yeni başlayanlara yatağında sırt üstü yatarken kendini tavanda hayal edip aşağıdaki bedenine bakması tavsiye edilir.

İlk başlarda bazı başarısız astral seyahat deneyimleri, sonrasında daha iyi bir odaklanmayla yerini başarılı denemelere bırakır. Kişinin korkudan arınması, ruhu bedenden ayrılırken paniğe kapılmadan süreci devam ettirmesi ve ilk denemelerde fazla uzaklaşmaması önerilir. Sonrasındaki deneyimlerle birlikte artık astral seyahat daha kolay bir hale gelecek ve kişi galaksiler arası gezintilere bile çıkabilecektir.

Astral Seyahat Tehlikeli Midir?

Konu hakkında deneyimleri olduğunu söyleyen kişilere göre astral seyahat tehlikeli değildir. Ancak kalp, tansiyon rahatsızlığı yaşayan bireylerin dikkatli olması önerilir. Ruh bedenden ayrılmış olduğu için bedeni kontrol etmek mümkün olmaz. Ayrıca bazı psikolojik sorunlara yol açabileceği de söylenir. Aslında bu başlıktaki soru, astral seyahat gerçek midir sorusuna verdiğiniz cevaba göre sorulmalıdır. Örneğin bilim insanları için astral seyahat tehlikeli değildir, çünkü astral seyahat diye bir şey yoktur. Şimdi bu konuya değineceğiz
.


Bilimde Astral Seyahat

Astral Seyahat tartışmalı bir konudur. Bu konudaki tartışmaların en az olduğu camia ise bilim camiasıdır. Zira astral seyahat temelde ruhun bedenden ayrılmasını esas alırken bilimde ruh kavramı yer almamaktadır. Bu noktada dahi astral seyahatle ters düşen bilim, yine de onu yalanlama çabasından geri durmamıştır. Bilim çevrelerinde astral seyahatin "lucid dreaming" ile karıştırılan bir kavram olduğu ve gerçek olmadığı söylenir.  Lucid dreaming, uyku sırasında beynin uyku moduna alınması gereken bölgeleri çalışmayı sürdürüp etraftan gelen verileri yarı-bilinçli olarak işlemeye devam etmesidir. Bu sebeple eğer ki bu dönemde rüya görülecek olursa, bilincimiz "yarı-bilinçli" olarak bu rüyaları da fark edecek dolayısıyla duyu organlarımızla bu rüyayı kontrol etmemiz mümkün olacaktır. İşte bu Yarı-Bilinçli Rüya deneyimidir ve düzgün bir şekilde çalışılarak öğrenilebilecek bir yetenektir. Lucid dreaming ile ilgili daha sonra detaylı bir yazı yazacağım.

Randi Vakfı'nın astral seyahat iddiasında bulunan kişiler üzerinde yapılan araştırmada, kişinin önce astral seyahat yapması istenmiştir. Kişi, astral seyahatı sırasında Jüpiter gezegenine gidip oradan bilgi aldığını iddia etmiştir. Bu argümanı sonrasında da kendisinden 65 farklı bilgi alınmıştır.Yapılan incelemeler sonucunda bu bilgilerin 11 tanesinin doğru geri kalan hepsinin ise ya tamamen ya da kısmen yanlış olduğu tespit edilmiştir. Bu 11 doğru cevabın da 1 tanesi piyasadaki herhangi bir kitapta bulunamayacak kadar orjinal, 7 tanesi bariz bir şekilde bilinen gerçekler, 4 tanesi ise herhangi bir referans kitabından öğrenilebilecek gerçeklerdir. Kişinin verdiği bilgilerden 30 tanesi tamamen yanlış, 9 tanesi tespit edilemeyecek kadar üstü kapalı/bulanık, 5 tanesi bilimsel spekülasyon, 10 tanesi ise kısmen hatalı bilgidir. Bu başarı yüzdesi, %37 civarına denk gelmektedir ki gezegenler hakkında önbilgili bir insan Jüpiter ile ilgili 65 bilgiyi uyduracak olsa, muhtemelen %50 civarı bir başarı elde edecektir. Bu sebeple deneme tam bir başarısızlık ile sonuçlanmıştır.

Astral Seyahat ve İslam

İslam'da astral seyahatin yeri hakkında net konuşabilmek mümkün değil. Kuran'dan bazı ayetleri referans göstererek bunun mümkün olduğunu ve günah olmadığını iddia eden grubun yanında, mümkün ancak aynı zamanda günah olduğunu iddia edenler de vardır. İman çerçevesinde nefislerini terbiye etmiş insanların ruhlarının bir anda birçok yerde bulunabildiği, bunun astral seyahat ile açıklanabileceği söylenir.


Son Söz


Astral seyahat deneyimlerini paylaşan insanlarla iletişime geçtiğinizde, bunun kesinlikle gerçek olduğuna inanabilirsiniz. İnsanoğlunun içindeki dayanılmaz gizem ve metafizik tutkusu, sınırsızlık hayali; astral seyahate inanmaya yönlendirebilir. Kötü amaçlar için kullanılmadığı takdirde dinen herhangi bir sakıncası olmadığı görülen bu durumun en büyük düşmanı, tüm karanlık ilimlerde olduğu gibi yine bilimdir. Ruh kavramını kökten reddetmiş olan bilim, bu durumun gerçek olmadığını, deneyim yaşadığını iddia edenlerin birer yalancıdan ya da psikolojik sorunlar yaşayan kişilerden ibaret olduğunu söylüyor. Konu hakkında literatürdeki kaliteli kaynaklara ulaşıp, sonrasında inanıp inanmamak size kalmış. Merakla kalın.

28 Eylül 2016 Çarşamba

Hasan Sabbah Hakkında Okunması Gereken Kitaplar

by

Hasan Sabbah hakkında gerçeklerden, söylencelerden, uydurma ve karalamalardan kısaca bahseden bir yazı yazmıştım. Kaynaklarım elimde olmadığı için kaynakça belirtemedim ancak Hasan Sabbah hakkında okunması gereken kitaplar hakkında kısa bir bilgilendirme yazmak uygun olacaktır diye düşündüm. Hasan Sabbah Efsanesi bağlantısından, Hasan Sabbah ile ilgili yazdığım yazıya ulaşabilirsiniz. Buyrun başlayalım:

1. Öncelikle kendinize sormanız gerekn soru şu: Hasan Sabbah hakkında efsaneleri mi öğrenmek istiyorum yoksa gerçekleri mi? Hasan Sabbah'ı ve hakkında anlatılanları duyduysanız, öncelikle bu söylenceleri ve Sabbah'ın görkemli gizemini roman olarak okumak istiyorum diyorsanız şöyle buyurun:

Hasan Sabbah hakkında popüler kitaplar:

Alamut: Fedailerin Kalesi, Wladimir Bartol
Semerkant, Amin Maalouf
Alamut'un Efendisi, Pol Amir
Güvercinin Gerdanlığı:Alamut'a Dönüş, Ernst W. Heine
Tarihi roman niteliğindeki bu kitaplar, efsaneye hakim olmak için yeterli olacaktır kanısındayım. Fazlası tekrara düşen veya farklılaşmak adına, zaten halihazırda söylence olan efsaneleri daha da fantezi ürünü haline getiren kitaplarda boğulmanıza neden olabilir.

2. Bu romanları okudunuz diyelim. İnternette de Hasan Sabbah yazıp ilgili yazıları, listeleri, videoları gözden geçirdiniz. Eğer "tamamdır, bunlar benim için yeterli" diyorsanız Hasan Sabbah defteri sizin için kapanmıştır. Ama "hayır ben merak ediyorum, içimize şüpheyi attın bu anlatılanlar acaba gerçek mi?" diyorsanız sizi şöyle alalım:

Hasan Sabbah hakkında akademik eserler:

Haşhaşiler, Prof. Dr. Bernard Lewis
Hasan Sabbah Gerçeği/ Eşitlikçi Dervişan Cumhuriyetleri, Faik Bulut
İsmaililer tarihleri ve öğretileri, Farhad Daftary
The Assassin Legends: Myths of the Isma'ilis, Farhad Daftary
Alamut Kalesi, Haşhaşiler, Hasan Sabbah ve Fedaileri, Peter Willey (daha çok gezi yazısı kıvamında)

Bu eserleri inceledikten sonra artık cennet bahçelerinin sahibi, müritlerine haşhaş içiren imam, tarihin ilk teröristi, ayyaş ve zalim gibi sıfatların artık altı boş sıfatlar, efsaneler, karalamalar veya uydurmalar olduğuna bu şekilde ulaşabilirsiniz. "Hasan Sabbah ve Alamut Terörü, Cennet Bahçeleri ve Haşhaşiler," gibi kitaplara da denk gelebilirsiniz. Bu isimde kitaplar var mı bilmiyorum ama mutlaka vardır. Herkes buradan ekmek yemeye çalışıyor zira. Çünkü altı boş kalmış bir konu söylenceler gerçek olarak kabullenildiği için fantezilere kimse sesini çıkarmıyor. Elbette emek harcanmış eserler, küçümsemiyorum ancak bilimsel gerçeklere bu şekilde ulaşamazsınız. Saygılarımla, merakla kalın.

Hasan Sabbah Efsanesi

by
Hasan Sabbah'ı ne kadar tanıyoruz? Bildiklerimizin ne kadarı doğru, ne kadarı sadece efsane? Pek çok Hasan Sabbah hikayesi duymuşuzdur ancak Seyduna, hakkında çok çok az bilgi olan, kesinlikle gizemli bir şahsiyet. Yani bizim için gizemli. Pek çok kişi için merak konusudur. Bu yazıda Hasan Sabbah efsanesiyle tanışmamı ve zihnimde yaşadıklarımı anlatacağım.

Ben Wladamir Bartol' un "Alamut" kitabı ile tanıştım bu tarihi şahsiyetle. Yaz tatilinde köye gitmiştik. Sigaram yoktu ve çıldırmak üzereyken bu kitaba sıkı sıkı sarıldım. 2 günde bitirdiğim başka bir kitap olmadı zaten o günden beri. Çok etkileyici gelmişti kitap da, Sabbah da. Gizemlerden gizemlere sardı beni. Köyün sıkıcı ama huzurlu atmosferinde, sigara yokluğunda afyon gibi dumanlarıyla sarmıştı beni kitap. Sonra yaşadığımız yere geri döndük ve döner dönmez yaptığım ilk iş sahaflara gidip Hasan Sabbah kitapları aramak oldu. Sabbah ile ilgili ulaşabileceğim tüm kitapları aldım. Aldığım 8 kitapla önce sık sık gittiğim cafeye oturdum, sonra koşar adımlarla evin yolunu tuttum.. Hayatımda bu kadar kitabı da aynı anda hiç almadım.

Kitapları okumaya başladım. Hiçbir zaman okumadığım kadar kitabı 2 haftada okudum. Tekrar tekrar okudum. Altını çizerek, not alarak okudum. Ayrıca hayal kırıklığına uğrayarak, kimi zaman öfkelenerek, kimi zaman da o tarihin hayalinde kendimi kaybederek okudum. Sanırım söylememe gerek yok, hayatımda hiçbir gizem beni bu kadar içine çekmedi. 

alamut kalesi


Tabii o dönem tabu yıkmaktan haz alan bir gencim. Hasan Sabbah'ın haşhaş hikayesi bana dinin kullanılması konusunda çok iyi bir örnek olarak gelmişti. Bartol' un romanı bana bunu vermişti ve ben de büyük bir mutlulukla almıştım bu mesajları. Ama okuyorum araştırma yazılarını; söylediklerini, gerçek adlettiklerini iyice araştırıyorum, yok. Yok arkadaşım yok, böyle bir belge yok. Dönemin Arap Sünni tarih yazıcılarından ve Marco Polo'nun hatıratından başka hiçbir kaynak yok. Üstelik ulaşılabilen kaynaklarda da haşhaş hikayesine ender rastlanıyor. Hasan Sabbah'ın ölümünden bir asır sonra doğan Marco Polo'nun kaleminden çıkmış bu hikaye muhtemelen.



Konuya hakim olanlar iyi bilir, Hasan Sabbah bir İsmaili. On iki imam inancından, İsmaili öğretisiyle yetişmiş bir Dai, Sabbah. Nizari akımı temsil etmekteydi. Ayrıca Selçuklu Devleti'yle, Abbasilerle düşmanlığı da iyi bilinir. Böyle bir ortamda, bu düşman devletlerin saray tarihçilerinin bu İsmaili lideri karalaması hayli sıradan olur. Ancak onlar dahi, hatta Cüveyni bile Haşhaşi ifadesini kullanmamışlardır. 1256 yılında Hülagu, Alamut kalesini fethetmiş, kaledeki tüm kitapları imha etmişti. Ancak, Hülagü ile birlikte Alamut’a gelen Cüveyni adlı tarihçi, buradan bir kaç kitap kurtarmayı başarmıştı. Bunlar arasında Sergüzeşt-i Seyyidna adlı bir kitap vardı. Bu kitap iddiaya göre Hasan Sabbah’ın biyografisiydi. Bugün içindeki pek çok bilginin yanlış olduğu anlaşılan bu biyografiden yararlanarak Hasan Sabbah hakkında bir kitap yazan Cüveyni’nin de  "saklı cennet ve huriler", "haşhaş" gibi ifadeler kullanmadığı görülüyor.

Gelelim "assassin" kelimesine... Arap kaynaklarında adlarına ancak çok önemli olaylarda değiniliyor ama ‘fedai’, ‘haşhaşi’ tabirleri neredeyse hiç kullanılmıyordu. Bu terim Nizarilerden çok darbe yiyen Haçlılar arasında ortaya çıkmıştı ve Haçlılar tarafından Avrupa’ya taşınmıştı. Haçlıların anlatılarını yeni bir boyuta taşıyan ise, 1271-1295 yılları arasında Asya’da bulunan Venedikli ünlü seyyah Marko Polo olacaktı. İşte bu noktadan sonra Avrupa'da dalga dalga yayılan "haşhaş" ve "Haşhaşi" efsanesini, bugün bölgeye oldukça yakın olan bizler dahi gerçek sanıyoruz. Ayrıca ek bilgi olarak düşeyim: "assassin" kelimesinin "esasiyun" yani, dinin esaslarına bağlı kalan anlamındaki kelimeden türediği de söylenir. Ancak bu da yalnızca bir teoridir.



assassin
İşte böyle böyle, zihnimde net olan Hasan Sabbah karakteri, yalanlardan arındıkça daha bir bulanıklaştı. Bu yalanların sahiplerine, aktaranlara, inananlara ve inandıranlara epey bir söverek olayı hazmettim. Uzun araştırmaların, zihnimin hiç yaşamadığı kadar büyük karmaşaların, hayaller alemiyle kargacık burgacık yazılar arasında gidip gelen sürecin ardından sonunda şunu anladım: Hasan Sabbah'ı bilmiyoruz, bilmeyeceğiz, bilemeyiz.

Hasan Sabbah, herkesin zihninde farklı yer edinir. Kimi bir roman okur Haşhaşi der, kimi kulaktan dolma otçu der. Kimisi onun masum öldürmediğini unutarak terörist der, kimi siyasi yorumlara kapılıp lanetler. Kimisi için romandaki Sabbah yeterlidir, kimisi derinine iner meselenin. Kimisi için aslında bir ateisttir Sabbah, kimisi için ise bir özgürlük savaşçısı. Selçuklu baskısı altındaki Şii/İsmaili mazlumların direğidir kimisi için. Herkes neyin eksikliğini hissediyor, neyi arzuluyor, neye ihtiyaç duyuyorsa odur Sabbah. Çünkü hiçbir şey bilmiyoruz Seyduna ile ilgili.

Benim için mi? Benim için Sabbah bilinmezliğin yanında bir savaşçıdır. Halka değil krallara korku salan, köle askerlerden çok komutanları titreten bir dahidir. Buna ihtiyacım, buna özlemim var belki. Ama ona duyduğum en büyük arzu, gizemi. O hayalimdeki Alamut Kalesi, Assassin's Creed' de havasını soluduğumuz Masyaf... Hasan Sabbah neyi isterseniz odur. Ama Haşhaşi değildir. Güncel, siyasi tartışmaların gölgesinden arınarak okuyun, hayalleyin. Kendi Sabbah'ınızı bu şekilde yaratın. Merakla kalın...


Ayrıca bu kısa videomu izleyebilirsiniz.