Jüpiter, büyüklüğü ve gizemiyle insanoğlunun merak duygusuna
tamamen hitap eden bir gezegendir. Yüzyıllar öncesinden bugüne kadar
astronominin ilgisini en çok çeken gök cisimlerinden olmuştur. Önemini
mitolojiden de anlayabiliriz. Yunan mitolojisinde Zeus'un yeri neyse Roma
mitolojisinde de Jüpiter'in yeri odur. Gelin güneş sistemimizin en büyük
gezegeni Jüpiter hakkında ilginç bilgilere göz atalım:
10. Jüpiter Bir
Yıldız Olabilirdi
Jüpiter'i ve 4 ana uydusunu keşfeden kişi ünlü bilim insanı
Galileo oldu. Europa, Io, Ganymede ve Callisto uydularını Galileo'nun 1610
yılında keşfetmesi astronomi tarihinde önemli bir dönüm noktası teşkil ediyor.
Bu keşif, Ay ile Dünya arasındaki ilişkiye benzer bir ilişkinin, yani Dünya dışında
başka bir gök cisminin yörüngesinde uydular bulunmasının ilk belirtisiydi. Bu
şekilde Kopernik'in ortaya attığı "Dünya evrenin merkezi değildir"
teorisi desteklenmiş oldu.
Bunun yanında, Jüpiter'in bir gezegen mi yoksa yıldız mı
olduğu konusu uzun süre tartışıldı. Güneş sisteminin en büyük gezegeni olan
Jüpiter, helyum ve hidrojenden oluşan atmosferiyle bir yıldızı andırıyor. 80
kat daha büyük olsaydı Jüpiter bir yıldız olabilirdi. Ancak şu an bile
çevresindeki 4 ana uydu ve onlarca küçük uydu ile küçük bir güneş sistemi
niteliği taşıyor.
9. Jüpiter ve Büyük
Kırmızı Lekesi
Jüpiter'in üzerinde saatte 600 kilometre hızla ilerleyen
rüzgarlar, gezegeni açık ve koyu renkli şeritli bir görünüme ulaştırıyor. Üst
atmosferdeki beyaz bulutlar kristalik bir görünüme neden olurken daha derin
seviyelerdeki koyu bulutlar, Jüpiter'in koyu renkli kısımlarını oluşturuyor.
Rüzgarlar periyodik aralıklarla değişerek renk değişikliğine de neden oluyor.
Jüpiter'in görünümünde en çok göze çarpan yapı ise Büyük Kırmızı
Leke olarak beliriyor. 300 yıllık devasa bir fırtına olduğu düşünülen Büyük
Kırmızı Leke, Dünya'nın tam 3 katı büyüklüğündedir. Merkezinde tam 450
kilometre/saat hızla dönen rüzgarları barındıran Büyük Kırmızı Leke, zaman
zaman küçülüp kaybolsa da Jüpiter'in yüzeyinde en çok dikkat çeken nokta olarak
bulunuyor.
8. Jüpiter'in
İnanılmaz Manyetik Alanı
Jüpiter'in manyetik alanı, Dünya'nın manyetik alanından
yaklaşık 20 bin kat daha güçlüdür. Bu güneş sisteminin en güçlü manyetik gücü,
bir insan için ölümcül sınırın 1000 katı kadar radyasyon yaratır. O kadar güçlü
bir radyasyondur ki, bilinen en iyi koruma sistemine sahip NASA'nın Galileo
sondasını bile yok edebilir. Bu manyetik alan, Jüpiter'in geçtiği yerlerde 1
milyar kilometrelik bir kuyruk izine neden oluyor.
7. Jüpiter'in Dönüş
Hızı
Bildiğimiz gibi Dünya, kendi ekseni etrafındaki bir tam
dönüşü 24 saatte tamamlıyor. Dünya'dan çok daha büyük bir gezegen olan Jüpiter
ise inanılması güç şekilde, kendi ekseni etrafında 10 saatten daha kısa bir
sürede dönüyor. Dünyamızda 24 saatte devir daim olan bir gün, Jüpiter'de sadece
9 saat 55 dakikada gerçekleşiyor.
Bu aşırı dönüş hızının elbette bir bedeli var. Jüpiter'in
saatte 50 bin kilometre hızındaki dönüş hızı nedeniyle ekvatorunda bir çıkıntı
ve zirvesinde yassılaşma meydana geliyor. Jüpiter'in kutupları, ekvatoruna
oranla yüzde 7 oranında daha alçak bir yapıda bulunuyor.
6. Güneş Sistemindeki
En Büyük Radyo
Güneş Sisteminin en büyük gezegeni olmak, diğer gezegenlerin
büyüklüklerine yakın bir hacme sahip olmak Jüpiter'i pek çok alanda
diğerlerinin önüne çıkarıyor. Radyo dalgaları da Jüpiter'in bu özelliklerinden
biri. Ürettiği çok güçlü doğal radyo patlamaları Dünya'dan bile duyuluyor ve bu
dalgalar radyo antenleri tarafından algılandığında son derece ürkütücü sesler
oluşturuyor.
Jüpiter'den evrene yayılan radyo dalgaları elbette insan
kulağıyla duyulamıyor. Ancak ekipmanlarla ses sinyallerine dönüştürülerek
ilginç sonuçlara varılabiliyor. Üzerindeki iyonize gazların ve manyetik
kutuplarının yaydığı radyo dalgaları, Güneş'ten bile kısa dalga boylarında
oluşarak çok yoğun bir yapı gösteriyor.
5. Jüpiter Halkaları
Satürn gezegenini, onu çevreleyen halkalarla tanıyoruz. 1979
yılına kadar Jüpiter'in de çevresinde halkalar olduğu bilinmiyordu. Çünkü
Jüpiter'in halkaları, Satürn'ün çevresindekilere oranla çok daha sönüktür ve
dünya üzerinden bunları görebilmek mümkün değildir. Voyager One uzay aracının
1979 yılındaki keşfiyle birlikte bu konu da aydınlanmış oldu.
Jüpiter'i çevreleyen 3 halka var. Bunlardan en büyüğü 6 bin
kilometre genişliğinde ve düz bir yapı gösteriyor. Bu halkaların tıpkı
Satürn'dekiler gibi kuyruklu yıldızlar, asteroitler gibi gök cisimlerinin
etkilerinden doğduğu düşünülüyor.
4. Gezegenlerin
Koruyucusu
Güneş sisteminde Güneş'in ardından en büyük cisim Jüpiter.
Böylesine büyük bir cisimin kendisine yakın diğer gök cisimleri üzerinde de
elbette önemli etkileri oluyor. Jüpiter'in dev cüssesiyle doğru orantılı olarak
ürettiği yer çekimi kuvveti, güneş sisteminin şekillenmesi ve gezegenlerin
yerleşimi konusunda önemli rol oynuyor. Hatta güneş sisteminin oluşumu ve
bugünkü halini almasında da Jüpiter'in etkisi olduğu düşünülüyor.
Jüpiter'in yarattığı yer çekimi etkisi, Uranüs'ün ve
Neptün'ün şu an bulundukları konuma yerleştirdi. Jüpiter'in yer çekimi kuvveti
elbette yalnızca gezegenleri etkilemiyor. Güneş sisteminde gezinen ya da
sisteme giren asteroitlerin hareketlerinde de bu gaz devinin etkisi var.
Gelecekte yaşanabilecek felaket teorileri arasında Jüpiter'in etkisiyle yönünü
şaşırıp gezegenlere çarpacak asteroitler de bulunuyor.
3. Jüpiter ve
Dünya'nın Aynı Boyuttaki Tek Parçası
Jüpiter'in büyüklüğünden sürekli bahsediyoruz. Ancak bu, her
parçasının güneş sisteminin en büyüğü olduğu anlamına gelmiyor. İç çekirdeklerini
karşılaştırdığımızda Dünya, Jüpiter'in gerisinde kalmıyor. Dünya'nın iç
çekirdeği ile Jüpiter'in iç çekirdeğinin 1.300 kilometre civarında bir ortak
noktada birleştiği tahmin ediliyor.
2. Jüpiter'in
Atmosferi
Jüpiter'in atmosferinde yüzde 90 oranında hidrojen ve yüzde
10 oranında helyum molekülleri bulunur. Küçük miktarlarda ise amonyak, su,
metan gibi maddeler atmosferde yer alıyor. Jüpiter'in atmosferindeki bu ilginç
kimyasal yapının kaynağı ise gezegenin çekirdeğine dayandırılıyor. İçeriği hala
bilinmeyen yoğun yapıdaki iç çekirdek ve onun yoğun helyumla zenginleştirilmiş
tabakası, atmosferin oluşumunda önemli rol oynuyor. Bu yapısı, Jüpiter'i tam
bir gaz devi kılıyor.
1. Jüpiter'in Uydusu
Callisto
Güneş sisteminin en kraterli gök cismi olan Callisto,
Jüpiter'in bir uydusudur. Callisto Merkür ile aynı büyüklüğe sahiptir ve güneş
sisteminin 3. büyük uydusudur. Diğer üç ana uyduya nazaran Jüpiter'den daha
uzaktadır ve bu, daha az gelgit etkisi anlamına geliyor. Ayrıca tıpkı Ay'da
olduğu gibi dönüş hızının etkisiyle Jüpiter'e dönük olan tarafı her zaman aynı
taraf oluyor.
Callisto'yu 1610 yılında Galileo keşfetti. Ancak Galileo, bu
keşfinde Callisto'nun yüzeyindeki kraterlerden habersizdi. Bilinen en kraterli
yüzeye sahip gök cismi olan Callisto'nun yüzeyi 4 milyar yıldır hiç
değişmemiştir.